Subscribe RSS


Risale-i Nurların geniş kitleler üzerindeki samimi etkisi son derece açıktır. Buna rağmen Bediüzzaman'ın apaçık sözlerini bir kez daha tefsir etmek ve yorumlamak gibi girişimler, Bediüzzaman'ın sözlerinin aslından uzaklaşmasına ve yanlış çıkarımlarda bulunulmasına yol açacaktır. Bu nedenle risalelerin 'batıni tefsir' adı altında ikinci bir kez daha tefsir edilmesi sakıncalı bir yaklaşımdır.
Bediüzzaman'ın bizzat kendisi eserlerinde pek çok kez bu konunun önemini ifade etmiş; böylesi bir anlayışa karşı olduğu yönündeki fikirlerini beyan etmiştir. Eğer risalelerdeki metinlerin tefsire ihtiyacı varsa, bunu yine bu metinler üzerinde yapılacak ek açıklamalarla izah etmenin uygun olacağını belirtmiştir. Bu sözlerinden birinde Bediüzzaman, "böyle bir tefsir anlayışına gidilecek olunursa, bunun nasıl suistimale açık hale geleceğini ve bu yolla risalelerde anlatılan hakikatlerin nasıl aslından uzaklaşıp değişeceğini" şöyle hatırlatmıştır:
Nur'un metni, izaha ihtiyacı olsaya satırın üstünde, ya kenarda hâşiyecikler (açıklamalar) yazılsa daha münasiptir (uygundur). Çünkü metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashih (düzeltme) lazım gelir. Hem su-i İsti'male kapI açIlIr, muarIzlar(karşı çıkanlar) istifade ederler. Hem herkes senin gibi muhakkik (hakikati araştırıp inceleyip bulan) müdakkik (inceden inceye tetkik eden, en ufak gizli şeyleri bile görmeye çalışan) olmaz, yanlış mana verİr, bİr kelİme İlave eder, ehemmİyetlİ bİr hakİkatİ kaybetmeye sebeb olur. Ben tashihat?mda (düzeltmelerimde) böyle zararlı ilaveleri çok gördüm... (Emirdağ Lâhikası Elyazma, s. 661)
Bediüzzaman'ın bu açıklamaları ahir zaman konusunda yapmış olduğu izahlar için de geçerlidir. Bediüzzaman, Hz. İsa'nın ahir zamanda ikinci kez yeryüzüne geleceğini, Hz. Mehdi'nin ise tüm Müslümanlara bir hidayet önderi olarak ortaya çıkacağını bildirmiştir. Bediüzzaman'ın bu konulardaki tüm izahları çok açıktır. Eğer Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin göreve başlayacağı tarih için hadislere dayandırarak Hicri 1400 diyorsa, bunu başka türlü yorumlamak mantıksız olur. Bediüzzaman ayrıca Hz. Mehdi'nin üç büyük görevi birarada yerine getireceğini; hem siyaset, hem diyanet, hem de saltanat alanında Mehdilik yapacağını da açıkça belirtmiştir. Buna rağmen Mehdiliği üçe bölmek, tek bir tanesinin Mehdilik için yeterli olacağını söyleyerek yanlış yorumlamak olmaz. Veya bu konular gibi seyyidlik konusunda da, Bediüzzaman, seyyid olmadığını ve bu konuda seyyid iken olmadığını söylemenin dinen uygun olmadığını açık ve net olarak izah etmişken, anlamı farklılaştıracak şekilde tevil ve tefsir yapmak da doğru değildir. Aynı şekilde Bediüzzaman, Hz. İsa'nın, Hz. Mehdi'nin arkasında namaz kılacağını hadis vererek açıklamışken, 'aslında öyle demek istemedi' diyerek bu bilgileri farklı yönde tefsir etmek de doğru değildir. Zira hem Peygamberimiz (sav)'in sözü, hem de Bediüzzaman'ın bu hadis doğrultusundaki açıklamaları varken, bunun aksini söylemek yanlış olur. Bunun gibi Bediüzzaman, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin birlikte yapacakları faaliyetleri ve tüm dünyaya Kuran ahlakını hakim kılacaklarını açıklamış ve bu konuda hadisler doğrultusunda tarihler de vermişken, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceklerini, yalnızca birer şahsı maneviden ibaret olacaklarını öne sürmek de büyük bir yanılgı olur. Bediüzzaman'ın açıklamalarına göre Hz. İsa ve Hz. Mehdi birer şahsı manevi olarak değil, birer şahıs olarak geleceklerdir. Elbette onların temsil ettikleri birer şahsı manevileri de olacak, ancak şahsı manevilerinin başında kendileri de bizzat lider olarak bulunacaklardır. Tüm dünya Hz. Mehdi'nin liderliği altında toplanacak, Kuran ahlakının yaşanmasıyla birlikte anarşi ve kargaşa ortamı son bulacak ve yeryüzüne huzur ve barış hakim olacaktır.
Dolayısıyla Bediüzzaman'ın tüm sözlerinin, bu doğrultuda, risalelerdeki açık izahları esas alınarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun dışında, 'falanca kişinin rüyası, falanca kişinin özel sohbetlerde duydukları, falanca kişiye yapılan özel açıklamalar' gibi izahlarla, Bediüzzaman'ın yazımını bizzat tashih ve tasdik ettiği eserleri değiştirmeye çalışmak ise, geçerli olmayan yakışıksız hareketlerdir.
Bu durum Bediüzzaman'ın Risalelerde anlattığı her konu için geçerlidir. Nitekim böyle bir tefsir mantığının Risale-i Nurlar üzerinde nasıl bir etki oluşturacağının da iyi düşünülmesi gerekir. Zira böyle yanlış bir mantıkta isteyen herkes Bediüzzaman'ın her sözüne kendince farklı bir açıklama getirebilir ve bu şekilde Bediüzzaman'ın hiçbir izahını kabul etmeyebilir. İsteyen kişi, kendince uygun görmediği her izahı, şahsi kanaatlerine ya da çevresinden duyduklarına göre tefsir etme yoluna gidebilir.
Böyle bir girişimin engellenmesi ise, ahir zamanın büyük müceddidi Bediüzzaman'ın büyük bir samimiyetle kaleme aldığı eserlerine sahip çıkmakla, onun gerçekte söylemek istediklerini tam anlayıp onu desteklemekle mümkün olacaktır.