Bediüzzaman, sözlerine gizli anlamlar yüklememiş; düz bir anlatımla anlatmak istediklerini samimi olarak ifade etmiştir. Kuran'ın tefsiri olduğunu ifade ettiği Risale-i Nuru ayrıca tefsir etmeye gerek yoktur.
Bediüzzaman bu konuyu şöyle açıklamıştır:
"Risale-i Nur'un her bir kitabı bir Said'dir. Siz hangi kitaba baksanız benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakiki bir surette benimle görüşmüş olursunuz. Risale-i Nur bana hiçbir ihtiyaç bırakmıyor." (Emirdağ Lahikası, s. 159)
Demek ki risaleler, herhangi bir konuda Bediüzzaman'ın tüm kanaatlerini en açık ve doğru şekilde yansıtmaktadır. Ahir zaman, Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin gelişi ve İslam ahlakının hakimiyeti konularında da risalelerdeki açıklamalar, Bediüzzaman'ın sözlerinin anlaşılabilmesi için tamamen yeterlidir.
Ancak buna rağmen kimi çevrelerde, Bediüzzaman'ın açık anlatımının ardında bir de batıni anlamlar gizlendiği; dolayısıyla Risale-i Nur Külliyatı'nın anlaşılabilmesi için Bediüzzaman'ın sözlerinin "batıni tefsir" ile tefsir edilmesi gerektiği şeklinde yanlış bir kanaat söz konusudur. Risalelerde şifreli ve karmaşık bir anlatım olduğu, düz okumayla anlaşılamayacağı ve bu şifreleri de ancak belirli yeteneklere sahip özel bazı kişilerin çözebilecekleri düşünülür.
Oysa Bediüzzaman'ın apaçık ve hikmetli sözlerinden oluşan Risalelerde anlatılanlar okuyanlar tarafından kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bediüzzaman'ın veciz bir şekilde kaleme almış olduğu apaçık sözlerinin bir kez daha tefsir edilmesi gerektiği düşüncesi yanlıştır. Bediüzzaman "avamdan havassa ya da bir ortaokul talebesinden bir filozofa kadar okuyan herkesin kolaylıkla anlayabileceği"(Kastamonu Lahikas?, s. 70), (Şualar, s. 549) sözleriyle, risalelerin böyle batıni bir tefsir anlayışıyla yorumlanmasına ihtiyaç olmadığını açıklamaktadır.
Category:
adnan oktar,
ahir zaman,
alamet,
bediüzzaman,
harun yahya,
isa,
kuran,
mehdi,
müceddid,
müctehid,
mürşid,
risalei nur
| 0 Comments